Cemaat için de çare Sarıgül mü?

03.01.2014 Vatan

Dershane krizi patlak verdiğinde akıllara en çok gelen, bunun yerel seçimlerine nasıl yansıyacağı sorusuydu. O günlerde ilkin, Fethullah Gülen cemaatinin, dershaneleri kapatmak isteyen AKP hükümetini cezalandırmak isteyeceği düşünülüyor ve oy oranı tahminleri yapılıyordu. Birden, nasıl hesaplandıysa Cemaat'in yüzde 1 civarında oyu bulunduğunda mutabık kalındı ve dolayısıyla tartışma tavsadı.
Halbuki önemli olan Cemaat'le organik ilişki içindeki kesimlerin sayısı, yani nicelik değil, onun etki alanı, yani nitelikti. Bunun böyle olduğunu anlamak için de fazla zaman geçmesi gerekmedi: 17 Aralık günü, emniyet ve adliyedeki Gülen cemaatine bağlı isimlerce yapıldığı öne sürülen ve başta Gülen'in kendisi olmak üzere Cemaat'in tümü tarafından sahiplenilen yolsuzluk/rüşvet operasyonu AKP'ye çok ciddi bir darbe indirdi. Hükümetin bütün önlem çabalarına rağmen devreye sokulan ve hemen Ankara'nın müdahalesiyle akamete uğratılan ikinci dalga operasyonla birlikte iktidar partisi (ve Başbakan Erdoğan) için durum daha vahim bir hal aldı.

Cemaat ile hükümetin seçim yarışı

Ortada her geçen gün daha da şiddetlenen bir savaş var ancak hükümet henüz "misilleme" tanımını hak edecek ölçüde etkili bir karşı hamle yapmış değil. Seçimlere kadar durumu olabildiğince idare etmeyi ve nihai hesaplaşmayı 30 Mart sonrasına bırakmayı düşünüyor olmalılar. Ancak son olarak Hatay'daki TIR haberi olayında da gördüğümüz gibi sürekli olarak hükümetin ve Erdoğan'ın sinir uçlarıyla oynanıyor. Bu yolla hükümetin, gerekli gördüğü hazırlıkları tamamlayamadan ve tabii ki seçimler öncesi topyekun bir savaş atmosferine çekilmek istendiği kanısındayım. AKP'nin enerjisininin çoğunu bu iktidar savaşına aktarması durumunda yerel seçim kampanyasını büyük ölçüde aksatması mukadder olacak ve bu da tabii ki rakiplerine yarayacaktır.
O zaman şu soru karşımıza çıkıyor: Bu seçimlerde AKP ve Erdoğan'ın en ciddi (ve dişli) rakibi kim? Benim cevabım hiç tereddütsüz şöyle: Fethullah Gülen ve cemaati.
Çünkü 30 Mart gecesi yapılacak değerlendirmelerde ana ölçütümüz AKP'nin oy oranındaki iniş veya çıkış; koruduğu, kazandığı ve kaybettiği belediyeler, özellikle de İstanbul ve Ankara sonuçları olacak. AKP başarılı olursa "Cemaat'e rağmen", yenilgiye uğrarsa "Cemaat yüzünden" denecek.

Sarıgül ve Yavaş faktörü

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın son açıklamasında, Cemaat'in AKP hükümetinin politikalarını özellikle 2011 genel seçimlerinin ardından eleştirmeye başladığı vurgulanmıştı. Artık bu iki gücün birbirlerinden iyice kopmuş olduğu ortada. Lakin Gülen cemaatinin partisi ve kendi bağımsız adayları olmadığı için işler karışıyor.
Ve tabii ki gözler öncelikle ana muhalet prtisine çevriliyor. Hayır, CHP ile Cemaat'in yerel seçimler için bir ittifak yaptıklarını ileri sürüyor değilim. Hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun iyice şiddetlenen savaşta herhangi bir tarafa angaje olmuş  görüntüsü vermemek için bariz bir çaba gösterdiğini gözlüyoruz. Bununla birlikte, Aralık başında Washington'da alenileşen CHP-Cemaat yakınlaşmasının sekteye uğramadan sürdüğünü de söyleyebiliriz.
İşte tam da bu noktada CHP'nin İstanbul'da Mustafa Sarıgül, Ankara'daysa Mansur Yavaş'ı aday göstermiş olmasının kerameti anlaşılıyor. Gerek Cemaat'in kendi tabanına, gerekse yolsuzluk vs. gibi nedenlerle AKP'den uzaklaşabilecek seçmene sempatik gelebilecek (en azından fazla antipatik gelmeyecek) olan Sarıgül ve Yavaş'ın CHP tarafından bilinçli olarak tercih edildiklerini pekala düşünebiliriz.
Son olarak, Cemaat ile hükümetin arasının alabildiğine açılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmesiyle sulh beklentilerini (galiba nafile bir şekilde) kamçılamış olan Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'nin Melih Gökçek ile kadim dostluğundan ve Gezi sürecinin öne çıkan figürü Gökçek'in son krizde şaşırtıcı derecede sessiz kalmasından söz etmeden bu yazıyı bitirmek eksik ve yanlış olur.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
26.04.2024 Haftaya Bakış (211): Bahçeli’nin klibi - Kılıçdaroğlu’nun mücâdele çağrısı - Erdoğan-Özel görüşmesi
24.04.2024 Taha Akyol ile söyleşi: 1924 Anayasası’ndan hareketle yeni anayasa tartışmaları
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı